Bir Konu , Bir Konuk
Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Danışmanı, Patent Vekili Hakan Özcan ile Söyleyişi
“Dünyada üç grup insan vardır: Bir şeyi ortaya çıkaran veya yapan ve bir şeyler için savaşan, seçilmiş küçük bir grup; bir şeyin yapılmasını seyreden ve sadece konuşup yerinde sayan büyükçe başka bir grup; ve neyin olup bittiğini bilmeden yaşayan muazzam bir kalabalık.”
Nicolas Murray Butler
Öz iletişim İş Sendikamızın Kültür Sanat Komitesi olarak ‘’ Bir Konu Bir Konuk’’ söyleyişlerinde Konuğumuz Destek Patent Yönetim Kurulu Başkanı Danışmanı, Patent Vekili Hakan Özcan bey ile ‘’ Patent ‘’ konusunu konuşacağız.
Değerli zaman dilimini bizlere ayırdığı için Hakan ÖZCAN beye teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Hakan bey Marka olmanın yolu patentten geçmektedir. Patent marka ilişkisi kavramında Patent hakkında detaylı bir bilgilendirme alabilir miyiz ?
Başlamadan önce sizleri yaptığınız bu hizmetten dolayı tebrik ediyorum. Mesleki derinlik ve birikime sahip insanlarla yaptığınız söyleşilerin takip edenler için büyük fayda sağlayacağı aşikardır.
Aslında bir üst başlıktan alıp özetlemek iyi olur. Markalar, patentler, tasarımlar, yazılımlar, knowhow adı verilen gizli bilgiler gibi fikri ve sınai mülkiyet hakları bilançolarda aktiflerin içerisinde gayri maddi duran varlıklar kısmında yer alırlar. Marka olmuş hatta sektörün lideri olan ulusal ve uluslararası markalarda bu kısım yani gayri maddi duran varlıklar kısmı çok güçlüdür. Fakat bir şirket markalaşmak istediği halde markalaşamıyorsa işte bahsettiğimiz gayri maddi duran varlıklar kısmında eksik olarak yaptıklarına başka bir değişle yapmadıklarına odaklanmalıdır.
Bizler patentleri teknik puanlama markaları ve tasarımları ise artistik puanlama olarak tanımlarız. Bu puanları bir kuşun iki kanadı gibi düşünebilirsiniz; biri olmadan diğeri tam görev yapamaz. Tek kanatlı kuş uçamadığı gibi marka ve patent kavramlarına aynı derecede önem vermeyen kişi veya kurumlar lider firma, ulusal veya uluslararası bir firma olamıyor maalesef.
Aziz Sancar bir markadır.Fakat Aziz Sancar’ı marka yapan sahip olduğu patent sayesinde olmuştur. Buna benzer pek çok örnekler verebiliriz.
Hakan bey Patente konu alan bir durum için patent süreci hangi aşamalardan geçmektedir?
Önce fikirler zihinlerde gelişiyor, sonra bu fikirler yazılarak veya yapılarak projelere buluşlara dönüşüyor, son aşama ise bu buluşlar için patent başvurusu yapıp tekel haklarını almak kalıyor.
Patent alma işlemleri ise , müracaat etmek, yenilik araştırması yapılması, yayınlanarak toplumla paylaşılması ve tescillendiğini bir belge vererek somutlaştırmak olmak üzere 4 ana aşamadan oluşuyor.
Burada bizim ülke olarak en çok zorlandığımız aşama fikirden buluş noktasına geçiş olduğunu düşünüyorum. Burada toplumumuzdaki buluş yapma kabiliyeti olan çocuklarımız, özellikle orta öğretimdeki gençlerimizi harekete geçirebilirsek çok kısa sürede gelişmiş ülkeler seviyesine çıkabiliriz. Toplumumuzun geçmişten gelen, genlerinde olan yenilik yapma dinamikleri buna çok müsaittir. Hezarfenler, Cezeriler, Musa Kardeşler, Killigiller, Nuri Demirağlar, Vecihi Hürkuşlar …
Hakan bey Patent konusunda ülkemizde öncü olan iller ve sektörler hangileridir.
İl olarak her şeyde olduğu gibi İstanbul lider durumdadır. Bu durum nüfusundan kaynaklanıyor. Sonrasında ise gene nüfusu yüksek olan iller sıralanıyor. Ankara, İzmir, Bursa ve Antalya öne çıkan illerimizdir.
Sektör olarak ise ilaç sektörü başı çekmektedir. Arkasından ise küçük ev aletleri ve makine sektörü gelmektedir.
Hakan bey Dünya sıralamasında Türkiye patent konusunda ne aşamadadır?
Türkiye’miz global inovasyon endeksi denilen endekse göre 131 ekonomi arasında 51.sırada. Yine global inovasyon indeksine göre patent başvurusu yapılan ülkeler sıralamasında 30.sırada.
51 ve 30.sıraların önümüzdeki yıllarda hızla yukarıya doğru çıkacağını tahmin ediyoruz. Bulunduğumuz coğrafi konum bu fırsatı bize sunmaktadır.
Hakan bey Patent kapsamında ülkemizin gelecek yıllarını nasıl görüyorsunuz?
Açıkçası az önce de bahsettiğim gibi coğrafyamız ve demografik yapımız bizlere fırsatlar sunmaktadır. Asya, Avrupa, Afrika ve Yakındoğunun komşusu olmak ve genç nüfusumuz potansiyeller barındırıyor. Bu potansiyelimizi kinetiğe çevirebilme kabiliyetimiz gelecekte olacağımız noktayı belirleyecek.
Potansiyelimizi kinetiğe çevirebilir isek global inovasyon endeksinde kendimizi ilk 10 içerisinde kısa bir sürede bulabiliriz. Kinetiğimizi çeviremez veya çevirmemize izin vermezler ise maalesef olduğumuz yerde saymamız söz konusu olacak. Türkiye’miz 2018 yılında 49, 2019 yılında 50 ve 2020 yılında 51.sıradaydı.
Fakat bizler umutluyuz. Ekonominin sadece para tarafıyla biraz fazla ilgileniyoruz. Ekonominin üretim tarafıyla ilgilenmeliyiz. Tüm kurumlar (üniversiteler, eğitim camiası, iş adamları, bakanlıklar, sosyal organizasyonlar) üzerine düşen görevlere odaklanırsa başarı kaçınılmazdır. Başarının bir formülü mevcut değil. Hedef belirleyip sıkı çalışmak gerekiyor. Kadim Coğrafyamızda bu genç nüfus ile başaramamız için hiçbir sebep yoktur.
Son olarak şunu tavsiye etmek istiyorum. Üretken, başarılı insanların ve kuruluşların yolu bir şekilde patent, marka ve tasarım konuları ile kesişir. Bu kesişimi ne kadar erken bir saate çekebilir isek o kadar iyidir. Üniversite ve iş hayatının geç olduğunu düşünüyorum. Daha erken yıllarda ilkokul, ortaokul en geç lise çağlarında bu kavramlarla tanışmalıyız.
Sözlerimiz bitirirken başarılarınızın daim olmasını sağlıklı bir ömür geçirmenizi temenni ederim.
Muhsin Kemikli
Öz iletişim İş Kültür Sanat Komitesi