“Yorulduğunda dinlenmeyi öğren, bırakmayı değil!” Muhammed Ali

Öz İletişim İş Sendikası olarak “Hatıralarla TÜRKSAT” seri söyleşilerimize inşallah kaldığımız yerden devam edeceğiz. Destekleri için Başta Genel Başkanımız Mehmet Nur Güllüoğlu’na ve değerli yönetim kurulumuza teşekkür ederiz. Geçtiğimiz ay emekliye ayrılan çalışma arkadaşlarımıza emeklilik hayatlarında Öz İletişim İş Sendikası Kültür Sanat Komitesi olarak sağlık ve afiyetler dileriz. Ülkemiz için katma değeri oldukça yüksek olan şirketimizde emekliye ayrılmak ayrı bir mutluluk olsa gerek. Bu söyleyişimizde sendikamızın il temsilciliği görevini yürüten Adana İl Müdürlüğü’nde tecrübesi, güler yüzü ve saygın kişiliği ile gönüllere taht kuran çiçeği burnunda emeklilerimizden çok değerli İbrahim Kaplan beyi ağırlayacağız. Kendisine söyleyişimiz için zaman ayırdığı için teşekkür ederiz.

İbrahim KAPLAN’ı kendi dilinden tanımak istersek neler söylemek istersiniz?

Anadolu’nun şirin bir köyünde doğup üniversite yıllarına kadar tarla, bağ, bahçe işlerinde toprak ile hemhal olan babamın (Allah rahmet eylesin) sayesinde çocuk yaşlarda Anadolu irfanından nasiplenen, hayat yolculuğunda birçok badirelerden geçsem de hayata tutunmaya çalışan, en büyük mutluluğu bir ihtiyaç sahibinin derdiyle dertlenmek ve yetimleri sevindirmek olan, Rabbime kul olamaya çalışan, Allah’ın rızasından mahrum olma endişesi ile ıstırap duyan bir âdemoğluyum. Yazsak kitaplara sığmaz dediğimiz hayat bu kadar kısa aslında. Fazla söze ne hacet, insan ve hayatın özeti Üstat Necip Fazıl’ın şiirinde gizli.

Ne acı, kaybetmek için sahiplik!

Ölümlüyü sevmek, ne korkulu iş!..

Hayat mı, püf desen kopacak iplik,

Çıkmaz sokaklarda varılmaz gidiş.

Çalışma hayatınızın büyük bir bölümü TÜRKSAT’ta geçti. TÜRKSAT’ta çalışmak nasıl bir duygu idi?

Evet, 31 yıllık çalışma hayatımın 16 yılı TÜRKSAT’ta geçti. TÜRKSAT büyük bir aile, bu ailenin bir ferdi olmaktan hep onur duydum. Tekrar başa dönüp yeniden çalışma imkânım olsa, yine, bu ülkenin müstesna kurumlarından biri olan TÜRKSAT’ı tercih ederdim diye düşünüyorum. TÜRKSAT çalışanlar için büyük bir nimet. Nimettir derken sadece maddi olarak algılanmasını istemem. Makam, para, maddiyat önemli elbet; yaşamın idame ettirilmesi için kapital dünyanın olmazsa olmazlarındandır, fakat her şey değildir. Çünkü maneviyat gibi çok geniş kapsamlı bir kavramımız var. Bu kavramın içi doldurulduğunda, bizim için maddiyatın önüne geçer. Bu bağlamda çalışanların amaç, inanç ve ilke birlikteliğinin olması, birbirinin derdiyle dertlenmesi önemli… Aynı birimde çalışanların hem birbirleriyle, hem de diğer tüm birim ve kademeler ile iletişim kurabilmeleri, anlaşabilmeleri önemli… Üst yönetiminden en alt kademedeki personeline kadar mesai arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu duyarlı, uyumlu, kıymetli insanlardı. Ezcümle, acısıyla tatlısıyla keyif alarak çalıştım, hizmet ettim. Buradan sizin aracılığınız ile bu zamana kadar emekli olan,  başka kuruma geçen ve halen çalışmakta olan bu büyük aile bireylerinin hepsine selam ediyorum.

Emeklilik yaşamınızdaki planlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Hayat ne gösterir bilemiyorum, fakat maddi endişe ile artı bir gelirim olsun diye, maddi amaçlı herhangi bir çalışma planım olmadı. İmkân ölçüsünde, gücüm yettiğince bazen bir fiil içinde bulunarak, bazen gönüllü olarak uzun yıllar hizmet ettiğim değişik sivil toplum kuruluşları ile birlikteliğim oldu, hayatımın yeni döneminde de bu birliktelik gönüllü olarak devam edecektir. Bir yetime dokunmayı, ihtiyaç sahibine ulaşmayı, mağdur ve mazlumun yanında olmayı önemsiyorum. Çünkü bu insan olmamızın gereğidir. Allah rızası için yapılan bu tür gönül işleri birçok insanın huzur ve mutluluk kaynağı olduğu gibi, bu benim için de böyledir. Dünyadaki ömrümüz nihayet bulana kadar Allah’ın kullarından istediği ve yapmamız gereken öncelikli vazifelerimizdendir ihtiyaç sahiplerine ve yetimlere el uzatmak, mağdur ve mazlum insanlara faydalı olabilmek. TÜRKSAT’taki çalışma hayatımız son bulsa da gücümüz nispetinde, nefes aldığımız sürece hayatımızdaki çalışma bitmez. Bu okumak olur, okutmak olur, öğrenmek olur, öğretmek olur; yardım etmek olur, yardım edene destek olur. Bunlar insan olarak, kul olarak vazifelerimizden bazılarıdır. Bu vazifelerimizi usulüne uygun yapabilmemiz için sağlıklı olmak önemli. Bazı rahatsızlıklarım nedeniyle artık kendime biraz daha fazla vakit ayırmam gerektiğini düşünüyorum. Önce sağlıklı yaşam diyor ve herkese tavsiye ediyorum.

Türksat çalışma hayatınızla ilgili birçok anınız vardır. Bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?

Evet, bazen sevindiğimiz, bazen üzüldüğümüz, bazen de hüzünlendiğimiz o kadar çok acı ve tatlı anılarımız oldu ki, birkaç kitap yazılır desem mübalağa olmaz.

Bir müşterimiz geldi.  Aboneliği ile ilgili problemi varmış. İki bayan arkadaşımızdan birisi ilgilenecekti. Konuşmalarından bir kabalık edeceğini tahmin ederek, arkadaşlar bana yönlendirdiler. Abonemiz ile çok işimizin(!) olduğu külhanbeyi edasıyla gelişinden belliydi. Sinirli, saldırgan ve birazda kabaydı. Problemini dinledim, yaklaşık 10-15 dakika konuştu. Çözüm için sunduğum öneriyi kabul etmedi; kendi talebine de olumlu cevap verilmesi ve uygulanması mümkün değil. Adam laftan anlamıyor ya da anlamak istemiyor. Sözümü bitirmeme fırsat vermeden tekrar konuşmaya başlıyor. Bu şekilde diyalog sürerken bir ara; serde Adanalılık var ya, tehdit ederek, aynen filmlerdeki gibi çeketin bir tarafını eliyle şöyle geri iterek belindeki tabancayı gösterdi. Ofiste böyle bir tavır hiç beklemediğimiz bir durum. Muhatabımızı tanımadığımız için blöf mü yapıyor, yoksa ciddi mi tahmin edemiyoruz. Tabi yapacak bir şey yok, ne çıkarsa bahtımıza… Beni öldürse de talebine olumlu cevap verilemeyeceğini ve empati yapmasını söyledim. Devlette devamlılık esas beni öldürsen başka bir İbrahim gönderirler, olan bana ve sana olur deyip yumuşatmaya çalıştım. Tabi belindeki tabancayı gösterdikten sonra yaklaşık yarım saat daha konuştuk. Biraz yumuşadığını halinden ve ses tonundan hissettim.  Hiçbir şey demeden yaklaşık 5 dakika oturdu. Kim bilir, belki de içindeki şeytanla mücadele etti, elimi belime atayım mı atmayayım mı diye. Sonra kendi kendine kızarak kalktı ve söylene söylene gitti. Ertesi sabah erkenden kapıdan içeri girdi. Adamı görünce rengim atmadı değil; sabah sabah acep neden geldi, hala siniri geçmedi mi diye içimden geçirdim. Selam verdi ve benim masaya oturdu. Selamı duyunca biraz rahatladım. Yüzüme baktı, 3-5 saniye göz göze geldik. Sonra “Çayını içmeye geldim, bir çay söyler misin?” dedi. Çayı beklerken, bir önceki gün yaptığının yanlış olduğunu, kabalık ettiğini söyledi ve özür diledi. Daha sonralar mahcubiyet duyduğunu ifade ederek, birkaç defa daha çayımı içmeye geldi.

Son olarak Türksat’ ta çalışan arkadaşlarımıza buradan neler söylemek istersiniz?

Yukarıdaki bir soruya cevap verirken bizim için öncelik maneviyat demiştik. Ve maneviyat kavramının içinin doldurulup doldurulmadığı kalpte karar bulur. Bunun önemini Sevgili Peygamberimiz (S.A.S) şöyle anlatmıştır: “Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi, doğru ve düzgün olursa bütün vücut iyi, doğru ve düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O kalptir.” Her kademedeki tüm yönetici ve personelin yukarıdaki hadis-i şerifi düstur edinerek. Kalplerini bozmadan, vesveseye kapılmadan, fitneye sebep olmadan, fitnecilere meydan bırakmadan, bir olsunlar, birlikte olsunlar, işlerini hakkıyla yerine getirip, bu ülkenin gözdelerinden birisi olan kurumlarına sahip çıksınlar. İş ahlakını öncelesinler. Rabbim yollarını, bahtlarını ve ufuklarını açık eylesin. TÜRKSAT’ı daha ileriye nasıl taşıyabiliriz diye çalıştıklarını biliyorum. Bu gayretlerinde muvaffak olmalarını diliyorum.

Muhsin Kemikli
Öz İletişim İş Sendikası
Kültür Komitesi Başkanı