Hatıralarla Türksat Yazı dizimizin üçüncü konuğuyla yine siz değerli okurlarımıza Merhaba diyoruz. Yüce Mevla’mıza sonsuz şükürler olsun. Bugünler vefayı, erdemi daha da çok canlı tutuyor. Değer verdiklerimiz beklemediğimiz bir anda yitirdiğimiz oluyor. Pandemi sürecinde Hakka yürüyenlerimize Yüce ALLAH’ tan rahmet ; kederli ailelerine sabr_ ı cemil niyaz ediyoruz.
Bugünler değer veme, vefa günleri demiştik. Değer verme ile ilgili bilindik bir hikâye vardır. Hikâyede ‘’Ölmeden önce bir baba oğluna şöyle der : Bu saati bana büyük baban verdi. 200 yıldan eski bir saat… Ancak bunu sana vermeden önce bir iki şey yapmanı istiyorum. Şimdi git sokağın başındaki saatçiye ve kaç para ettiğini sor. Oğlu gider ve döner.Babasına 10 TL verdi çünkü eski bir saat dedi; der. Babası tekrar şimdi köşedeki eskiciye git ona sor. Oğlu yine döner ve baba 10 TL verdi der. Babası bir kez daha şimdi müzeye git ve sor .Oğul sorar ve baba bana bu saat için tam 1 milyon TL verdiler der…Ve baba oğula ; “DOĞRU YER SENİN DEĞERİNİ BELİRLER.” der.
Hikâye değerler konusunda anlamlı bir öğütle; ’ Doğru olmayan bir yerdeysen ve değerli hissetmiyorsan buna üzülme… Senin değerini kim biliyor seni taktir ediyorsa orası senin için doğru yerdir. Senin için doğru olmayan yerde kalma ‘’Kendi Değerini Bil’’ dersi ile tamamlanır.
Bizleri değeri kılan değer verdiklerimize bunu belirtmemizin gerekli oluşudur. İletişim dünyasında yaşadığımız bu zorlu günlerde buna çok ihtiyacımız var. Bu kapsamda Türksat’ımıza kuruluş sürecinde değerli emekleri dokunmuş mesai harcamış olan Seyit Ali KURTULUŞ bey bu yazı dizimizin konuğudur. Kendisine zaman ayırıp sorularımızı cevaplandırdığı için sendikamız adına teşekkürlerimizi sunuyoruz.
İnsanın kendini anlatması zordur. Ama söyleyişimizi bu klasik ama önemli bir soru ile başlamak istiyorum. Seyit Ali KURTULUŞ bey kimdir?
Öncelikle Hatırlanmak, hatırda kalmak üzere bu çalışmanızla ilgili birkaç kelam etmek istiyorum. Hatırlarla Türksat yazı dizisi için Öz İletişim Sendikası Genel Başkanı Mehmet Nur Güllüoğlu beye, Yönetim Kuruluna ve bendenizle irtibata geçerek bu röportaja vesile olduğunuz için Muhsin bey sizlere teşekkür ederim.
Seyit Ali KURTULUŞ; Baba, Mühendis ve mutlu etmekle mutlu olan bir adamdır. Konya’nın Ilgın İlçesi Argıthanı Köyünde, 1972 yılında doğdum. Lisans eğitimim için Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesini 1990 yılında kazanıp, Ankara ya gelene kadar köyde dedem ve ebemin yanında büyüdüm. Ilgın da yaşayan annem ve babam şehir yaşamının tüm güzel olanaklarını sunsa da, köyümde kalmayı tercih ettim. Dedem ve ebemin kişilik oluşumumda büyük emekleri vardır. İyilik yapmayı ve kibirden uzak yaşamayı dede ve ebemden öğrendim. Onları da bu vesile ile rahmetle Yâd ediyorum.
Üniversiteyi bitirip Altındağ Belediyesinde iş hayatıma başladım. Bir süre memleketim olan Ilgın Belediye Başkanlığında çalıştım. Memuriyetimden istifa edip Türksat’ta, İdari Mali İşler, İnsan Kaynakları ve Satın Alma Direktörlüğü görevinin yanında, 22 İlin kurucu Kablo TV İl Müdürlüğü görevlerinde bulundum. Gençlik ve Spor Bakanlığında çalıştıktan sonra TAPDK Başkan Vekilliği görevine atandım. Görev süremin dolmasından sonra Tarım ve Orman Bakanlığında çalışma hayatımı sürdürmekteyim.
Türksat sizler için ne ifade ediyor?
Türksat, üç kelime ile ifade eder isek; samimiyet, dürüstlük ve fedakarlıktır. Mesele; Ülke ve Millet ise gözünü karartarak çalışmak demek olan bir okuldur. 15 Temmuz sürecinde Ahmet ÖZSOY ve Ali KARSLI abilerim bu göz karartmayı milletimize şehit olarak göstermişlerdir. Bu vesile ile abilerimi ve tüm şehitlerimizi de rahmetle Yâd ediyorum. İnsanın hayatını 3 kişi şekillendirir derler; annen, ilk öğretmenin ve ilk patronundur. .Annesi ve öğretmeninden tam eğitim ve terbiyeyi,ilmi,vakarı ve mütevaziliği öğrenmiş duruşu ve bir diyeceği olan insanların ilk iş yeridir; ‘’ Türksat ‘’ Liseden ve Üniversiteden yeni mezun olup iş tecrübesi olmayan ama hayat tecrübesi ve millet sevdalısı olup ta şu ile git ve orda Türksatı kur ve temsil et deyip te ikilemeyen ve başarılı olan ehil gençlerin hikayesidir; ‘’ Türksat. ‘’
Pandemi sürecinde evlerde kaldık. Bir dönemde kalmaya devam edecek gibi gözükmektedir. Hareketli bir hayatınız bulunmaktayken bir anda evde kalmak zorunda kaldınız. Evde en çok sevinen herhalde ev halkıdır. Pandemi sürecinde evde zamanı nasıl değerlendirdiniz ?
Aslında, kendimi düşünce işçisi olarak tanımlayabilirim. Düşüncelerimi İnsan ve ahlak merkezine oturtuyor ve yol alıyorum. Böyle bir eşikte limanların olmadığı denizlerde sürekli yelken seyrine çıkıyorum. Sürekli bir meşguliyet halinde bir hayatımızın olduğu doğrudur. Devamlı bir koşturmaca ve kalabalık bir hayat… Oysaki anlamak için durmak lazım. Vakıf olmak için vakfe yapmak lazımdır. Durmakla anlamak aynı kökten gelir. Koşuşturmalı hayatımızın içerisinde, anlam dünyasına girmek için o hayatı biraz durdurmak gerekiyor. Bu şekilde kaybettiğimiz anlamların sevdasına düşebiliriz. Bu kötü ve sıkıcı olan durumun içinde böyle bir rahmet de gizli olabilir. Zaten hayatımız gereksiz kalabalık ve çok hızlı. Çok hızlı giden bir otobüsün içindeki insanlar yoldaki güzel olan ve güzel kokan çiçeği ıskalamak zorundadır.
Sevdası olan insanların mazereti yoktur. İyilik yapmak ve iyi olmak isteyene durmak da durmamaktır.
Yurt dışına çıkarak ihtiyacı olan ülkelerde bir yardım kuruluşu gibi dostları ile giderek ihtiyaçları olanlara çeşitli yardımlarda bulunduğunuzu görüyoruz. Bu Yurt dışına yardımlaşma süreciniz nasıl başladı?
Bu soruya itiraz ederek derim ki: bu yolculuklarımızdaki esas amaç ihtiyaç sahiplerine yardım etmek değil, muhtaç olduğunun farkında olarak onlardan yardım talep etmek üzerine çıkılan bir yoldur. Bu yol yoksun olduğumuz şeyleri bulmak ve ihtiyacımız olan şeyleri kuşanmak için çıkılan bir yoldur. Diğer türlüsünü iddia edersek haddi aşan bir cümle olur. Kim yoksul kim ihtiyaç sahibi oraya gittiğimiz zaman fark ettiğimiz bir durumdur. Kesinlikle biz yardım etmeye değil yardım almaya gidiyoruz. Karlı bir gecede vicdanları üşüyen iki arkadaş olarak yola çıktık. İçten, sahici ve samimi bir şekilde insana dokunmak…
Pakistan da çaresiz bir anneye, dostlarımızın bize verdiği hediyeyi/ emaneti tevdii ettiğimizde, yandaki çadırdakilerin bizden daha fazla ihtiyacı var. Oraya veriniz denildiğinde neyi kaybettiğini neyi bulduğunu anlıyor insan…Aşiyan yetimhanesinde bir haftadır ağlayıp ta nece konuştuğu dahi bilinemeyen bir çocuğun yüzüne bir gülümseme kondurduğunda, gerçek ihtiyaç sahibinin kedisi olduğunu anlıyor insan.
İdlip ve Afrin de bir çocuğa takdim ettiğiniz hediyeden sonraki hakiki gülümsemesi, insana ne kadar sahte bir dünyada yaşadığını fark ettiriyor.Esas sorunumuzun sahicilik olduğunu anlıyoruz.
En büyük çaresizlik bir babanın çaresizliğidir. Gazze de kimsayasal silahlarla yaralanmış bir çocuğun babasına, bir hediye takdim edipte yalnız değilsiniz dediğimizde bile o babanın yine de size ümitle baktığında ,kim ihtiyaç sahibi onu anlayabiliyorsunuz. Evet yolda yürüyenlere ve yolda yürüyenlere destek olanlara selam olsun.
Türkiye’de gençlik denilince neler bahsetmek istersiniz. Bununla beraber gençlere tavsiyeleriniz nelerdir ?
Genç olmanın zor olduğu bir dönmede yaşıyoruz. Ciddi olmayan bir inanca sahip olmaktansa, ciddi bir inançsızlığı tercih ettiklerinin farkındayız .Samimi olmayan bir ibadetten, daha sahici bir günahı üstün tutuklarının da farkındayız. Hayat adına, değerli olanı ellerinde tutukları her şey dökülüyor. Ve modern bir tufan bunun üstünden buldozer gibi geçiyor, bunun da fakındayız.Eski kurduğumuz cümleler kendilerine yetmiyor. Hayatı daha değerli ve anlamlı kılmak için yeni cümleler ve düşünceler gerekiyor. Âmâ var olmak, bir iksiri bir fıtratı kendi içinde taşır.Dışarıdan daha çok içlerine bakarlarsa,satırları okumak yerine bütün bir kainatı okumaya çalışırlarsa, kendilerine dayatılan yapay gündemler yerine kendi gündemlerini oluştururlarsa, hakikatin gölgesine bizden daha çabuk varırlar. Büyüklüğe ve makama özenle tapındığımız zavallı günleri yaşıyoruz. Büyüklüğün, makamın ve kariyerin canı cehenneme deyip değerli değerlere kulak asmanın zamanıdır. Yani özgürlüğe, aşka ve Allah a yemin etmenin vaktidir.
TÜRKSAT çalışanı mesai arkadaşlarınıza mesajınız var mı?
Türksat’ ta çalışmak bir ayrıcalık. Hele bir de ilk işe girdiği samimiyet ve bilinci korumuşsa. İçinde bulunduğu zaman, insan çalıştığı yerin kıymetini bazen unutabiliyor. Dışarda olunca çok iyi anlıyorsun ki , kıymet bilmek gerek. İnsan ne yaparsa, güzel yapmalı ve dört elle sarılmalı işine. Türksat, çok kıymetli bir alanda faaliyet gösteren potansiyeli olan bir Kurum. Türkiye’nin zor zamanlarında ve zor konularında, çözüm üretebilecek bir Kurumdur. .Bu bilinçle çalışmalarını tavsiye ederim.
Muhsin Kemikli
Öz iletişim İş Sendikası Kültür Sanat Komite Üyesi