Merhum Dava Adamı Akif İnan’ın bir şiirindeki “Bütün giysileri yırtsak yeridir, yeter bize vefa elbiseleri” kutlu sözleri ile Vefakâr dostlara Merhaba. Yıllar sonra şu gök kubbede kalacak olan vefakâr dostların ardımızdan hayırla Yad etmesi olacaktır. İşte çıktığımız bu kutlu yolda ülkemizin göz bebeği şirketimizde emekleri olan bir büyüğümüzle yine Hatırlarla Türksat söyleyişimizde sizlere kavuşmamanın heyecanını yaşıyoruz. Bu söyleyişi için bizleri kırmayan ve değerli vaktini bizlere ayıran kıymetli Ünal ÖZDEM beye Öz İletişim İş Sendikamız Kültür Sanat Komitesi ve şahsım adına çok teşekkür ederim.
Ünal Bey kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Annemin dediğine göre rakamını bilmediği bir yılda ‘mısırlar çapalanırken’ doğmuşum.
On çocuklu bir ailenin, liseye gidene kadar farkında olunmayan ortanca çocuğuyum.
İmam Hatip’ten mezun olduğum için düz liseye giden bir arkadaşımla aynı fakülteyi kazanmak için ondan 15 soru daha fazla yapmam gerekti. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin Gazetecilik ve Halkla Çelişkiler bölümünde okurken, okul gazetesini çıkarmaya başladık. Sedat Simavi Genç Gazeteciler yarışmasında Türkiye birinciliği kazandık. Ödülden dolayı çalışmak için bizi Hürriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenine (ismi lazım değil) gönderdiler. O vatandaş, ‘Gençler, birinci olmuşsunuz, tebrik ederim. Ancak kumaşınız bize uygun değil’ diye kibarca, başlamadan çıkışımızı verdi. Okuldan sonra, valisinin dahi adını bilmediğim Kırıkkale’deki günlük yayınlanan bir gazetede yazı işleri müdürü olarak işe başlayıp, 4 yıl çalıştım. Namlunun ucuna çiçek taktığım için eleştiri aldığım askerliği, ‘poşet’ (kısa dönem) olarak yaptım. Askerden sonra hak mücadelesinin verildiği merkez olarak bilinen Hak-İş’te asgari ücretin bir tık üzerinde ücretle basın danışmanı olarak görev yaptım.
Türksat hikayem, 2004 yılında önceki genel müdürlerinden Dr. Osman Dur Bey ile görüşmemizin ardından başladı. Osman Bey ile çok uyumlu ve 7/24 esasına göre yoğun bir şekilde çalıştım. Türksat’da üç ayrı genel müdür ile daha çalıştım.
Terfi merdivenindeki üst basamaklar kırıldığı için ben de, ‘Baktın olmuyor, o zaman bakmayacaksın’ ilkesine uygun olarak 2014 Aralığında, Türksat’tan ayrıldım.
Çok sevdiğim bir ağabeyimin daveti üzerine, Türk Telekom’da yönetici olarak başladım. 24 saatin yetmediği 5 yılı aşkın hızlı çalışma temposunun ardından yönetim değişikliği ile eski dönemin adamı olduğumuz için çizik yedik.
Mart 2020’de Türk Telekom’dan ayrıldığımda, neden gidiyorsun diye soran amirime, ‘Sıcak damdan dana kaçmaz, damı soğuttunuz’ dedim.
Yok, yok, çalışmayı bırakmadım, bir bakanlıkta, yüzünü görmediğim bakan bey için iki yıldır konuşma metinleri yazıyorum. Eşimin ifadesi ile, ‘ofiste klavye üzerinde ölürüm’ herhalde.
İş hayatımda torunlarıma anlatacağım iki olay vardır, birisi; Türksat’ta iken koordine ettiğim e-Devlet Kapısı logo ve slogan yarışmasıdır. İkincisi de Türk Telekom’da iken, yürüttüğüm Sıfır Atık Projesi’dir.
İşkolik miyim? Hayır, hayır, iş beni seviyor!
Evliyim, göz aydınlığı eşim ve üç çocuğum var. Rabbimin bana ikram ettiği torunum Zümra ile doyasıya oynuyorum.
Vefa hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Burada benden ‘Vefa ancak İstanbul’da bir semt adıdır’ dememi beklemiyorsunuz herhalde.
Vefa, mü’min olmanın gereğidir, mü’min olmak da Cennete girmenin ön şartıdır. Rabbim, mü’minleri, ‘emaneti kurur ve sözlerini tastamam yerine getirirler’ şeklinde tanımlıyor. (Mü’minun Suresi-8).
Vefa önce Allah’a karşı gösterilmelidir (Rad Suresi-20). Tüm yaptıklarımızı bilen Allah, ‘yeminleri bozmaya kalkmayın’ buyurmaktadır (Nahl Suresi-91). Allah’a karşı sözünü, mü’mine karşı vefasını bozanların ahirette bir nasiplerinin olmadığını belirtmektedir.
İnsanların çoğunun vefasız olduğunu bilen Rabbim, (Araf Suresi-102), vefasızlığı büyük günahlardan saymaktadır. Bir mü’min, bir mü’mini ancak Allah için sever, bir mü’min bir kişiden ancak Allah’ın rızasına aykırı davrandığı için buğz eder.
Bu kadar vaazdan sonra, sözüm şudur ki; ‘Vefa, emekle beslenen, ilgi ile sulanan, hatırlamakla gübrelenen, vuslat ve muhabbetle hasat edilen nadide bir güldür.’
Gülü korumak için de dosta gelen saldırılara karşı diken olmanız gerekecek. Yüreğiniz yetiyorsa dost edinin, dostlarınıza karşı vefalı olun vesselam…
Türksat’da çalışırken birçok hatıralarınız muhakkak olmuştur. Bizimle yaşamış olduğunuz bir hatırayı paylaşabilir misiniz?
Türksat’a başlayalı daha on beş gün olmuştu ki, Genel Müdür Dr. Osman Dur Bey, kendisi için yazılan bir konuşma metnini sallaya sallaya bizim ofise girdi ve ‘Bunu kim yazdı?’ diye kükredi. Baktık, anladık. ‘Ben yazdım’ dedim. Dur, ‘Bu benim tarzım değil’ dedi. Ben de ‘Ben zaten sizin tarzınızı değiştirmek için geldim’ şeklinde bir cahil cesareti gösterdim. O zaman sakinledi ve oturup, ‘bir çay söyleyin la’ dedi.
e-Devlet logo ve slogan yatışmasını tek tabanca olarak koordine ediyordum. Yarışma jürisine de Hasan Kaçan, Salih Memecan gibi ünlüleri davet ettik. Direktörüm bana ‘Ünal Bey, bu isimler sana gelmez’ dedi. Ben de, ‘Ağabey, bana değil, Türksat’a gelecek’ şeklinde cevap verdim.
Geldiler, geldiler, bana bunu söyleyenler de onlarla hatıra fotoğrafı çektirdi.
Bir gün, -o zaman Başbakan olan- Cumhurbaşkanımızın metin yazarı Aydın Ünal gecenin bir yarısında beni aradı ve “Başbakanımızın grup toplantısı metnine eklemek üzere uydu bilgi notu gönderir misin?” dedi. Gece lojmandan Osman Bey’e haber verdik, ofise geldi. Kafa kafaya verip, bir metin hazırladık.
Terörün en yoğun bir şekilde yaşandığı yıllar idi. Osman Dur Bey, bir basın toplantısında uydudan gönderilen sinyallerle uzaktan kumandalı bomba patlatmaların önüne geçeceklerini söyledi. Gazetecilerin ‘o zaman günde o kadar şehidimiz oluyor. Yetkili birimlerle iş birliği yapmıyor musunuz? şeklindeki soruları üzerine, Osman Bey, ‘Bunu gidin o birimlere söyleyin’ dedi. Olan oldu! İlgili birimlerle bakanlık arasında ciddi yazışmalar yapıldı. En sonunda ‘ha-vet’ şeklindeki bir metni ortaklaştırarak hazırlayıp basına ilettik.
Hayatta vazgeçtiğiniz bir şeyler oldu mu? Buna ilaveten hayatta zorluklar karşısında yıldığınızda sizi hayata adayacak bir söz var mı?
Ailem için kullanmam gereken vakitlerden vazgeçtim herhalde. Bu vesile ile eşimden özür diliyorum.
Zorluklar karşısında ‘bu da geçer yahu’ sözü beni rahatlatıyor.
Yıldığımda beni hayata bağlayacak bir sözü henüz bulamadım.
Ancak ‘ölüm’ün en güzel öğretmen olduğunu düşünüyorum. Ölünce tüm planlar, projeler, ajandalar sıfırlanıyor.
Bir de, Rabbimin, ‘Hanginiz daha iyi işler yapacak diye sınamak için ölümü ve hayatı yarattığını’ belirten Mülk Suresi beni rahatlatıyor. Ölümü, yok olmak değil de ‘vefat, yani vefa göstererek Rabbe ulaşma’ şeklinde anlamak iyi olur diye düşünüyorum.
Ünal Bey son olarak Türksat’ta çalışan mesai arkadaşlarınıza bir mesajınız var mıdır?
Türksat’ta daha önce görev yapmış tüm arkadaşlarımı hayırla yad ediyorum. 15 Temmuz hain darbe girişiminde şehit olan muhterem ağabeyim Ahmet Özsoy ve yakinen tanıdığım Ali Karslı’ya Allah’tan rahmet, gazilere hayırlı ömürler niyaz ederim.
Halen çalışmaya devam eden arkadaşlarım için şu dizesini hatırlatmak istiyorum; “O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler”.
Hepsi birbirinden kıymetli Türksat’cıların, çalıştıkları kurumun, özel, özgür, özgün ve ülkenin hayrına olduğunu akıllarından çıkarmadıklarını çok iyi biliyorum.
Beylik bir laf diye anlamayın ama, iş hayatına yeniden başlasam, Türksat’dan başlardım diye düşünüyorum. Sizi size, sizleri de Allah’a emanet ediyorum.
Vesselam…
Muhsin Kemikli
Öz İletişim İş Sendikası
Kültür Komitesi Başkanı